31 Ocak 2013 Perşembe

Türk Kültüründe Kahve


Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır bu topraklarda.

Sohbetin, dostluğun, kimi zaman saygının, kimi zaman misafirperverliğin simgesi olan Türk kahvesinin Türk-Osmanlı kültürüne girişi 1500'lü yıllara dayanır. Muhteşem Süleyman'ın Yemen valisi Özdemir Paşa Yemen'den saraya getirir kahveyi. Saray mutfağında yeni bir usulle pişirilmeye başlanan kahve Türk kahvesi adını alır. Güğüm ve cezvelerde pişirilen kahve lokum, su, şerbet gibi lezzetlerle sunurulur.

Sarayda kahve o kadar tutulur ki "kahvecibaşı" diye bir lakap oluşur, 40'ın üzerinde kişiden oluşan ekip en mükemmel kahveyi hazırlamak ve sunmak için uğraşır durur. Cariyelere Türk kahvesi pişirmenin incelikleri öğretilir. Saraydan önce konaklara, sonra kahvehanelere ve sıradan halkın evlerine giren kahve bugüne kadar öneminden hiçbir şey kaybetmeden ulaşır.

Türk kültüründe kahve bir içecekten çok daha fazlasıdır. Öyle ki Türk kahvesi deyince bazılarının aklına içecekten bambaşka şeyler gelebilir; fal, kıraathane, kız isteme gibi...

Geçen sene katıldığım bir workshopta çeşitli ürünlerin asıl fonksiyonları dışındaki fonksiyonlarını incelemiştik. İnceleme konularımızdan biri de Türk kahvesiydi. Tahmin edileceği gibi "Türk kahvesi ne işe yarar?" sorusunun cevabı "bir içecek"ten çok daha fazlasıydı.

workshop Türk kahvesi analizi

Çok kısık ateşte, tercihen közde yavaş yavaş pişirilen Türk kahvesi geleneksel Türk kahvesi fincanında sunulur. Genelde porselenden yapılmış fincan saplı ya da sapsız olabilir. Sapsız fincanlar bakır vb. malzemeden yapılmış fincan zarflarında sunulur, ki bu zarflar başlı başına birer sanat eseridir.



Türk kahvesi zarf-tabak

antika fincan zarfları
Kahve sunumunun ana objeleri fincan, fincan zarfı, fincan tabağı, lokumluk, su bardağı ve servis tepsisidir. Bu öğelerin her biri kendi içinde o kadar geniş ve yapılmış o kadar güzel örnekler var ki, belki ilerde ayrı başlıklar olarak yayınlayacağım :)

Şimdi daha çok Türk kahvesinin günlük hayatımızdaki yerinden bahsetmek istiyorum.
Günün ilk kahvesi genelde kahvaltı ile öğle yemeği arasında içilir. Bunu kahve-altı:kahvaltı kelimesinden de rahatça çıkarabiliyoruz. Başlı başına bir keyif olarak görülen Türk kahvesi aslında gün içinde kendimize verdiğimiz bir mola ve küçük bir hediyedir.

Bazen de Türk kahvesinin keyfi içildikten sonra başlar, fallar kapatılır :) Fala bakan "3 vakte kadar şöyle şeyler olacak, aaa senin yüreğin kabarmış, yılan var burda senin düşmanların var kıskanıyorlar çekemiyorlar." gibi şeyler söyler, fal baktıran da "Doğru doğruu biliyorum ben o sinsinin kim olduğunu" diyerek falcıyı onaylar. Herkes eğlenir.


Bu topraklarda fala inanılmaz, falsız da kalınmaz.

Türk kahvesinin vazgeçilmez olduğu bir alansa kız isteme merasimleridir. "Bakalım kızımız kahveyi köpüklü yapabiliyor mu, marifetli mi benim oğluşuma bakabilir mi?" diye düşünen oğlanın annesinin içini ferahlatmak için Türk kahvesi pişirilir, gelin adayı servisini yapar. Burada kritik nokta damat adayının kahvesine atılacak tuzdur. Eğer damat tuzlu kahveyi gıkını çıkarmadan içerse sınavı geçer, adam olacak çocuktur kendisi. Yok "Bu ne yaa içmem ben bunu!" derse huysuz adam çekilmez diye düşünülür ve kapı dışarı edilir.

kızınızı oğlumuza

Vee gelelim kahvenin çok bilinmeyen başka bir işlevine. "Kalk git kahvesi" der annem bu kahveye, akşam oturmasına gelen misafirler oturup kaldıysa ve yakında gideceklerine dair de bir belirti yoksa, evsahiplerinin de uyku başına vurmaya başladıysa "E hadi birer kahve içelim." der ve hemen mutfağa koşturur. Alttan alta "Kahve içelim de uykumuz kaçsın yani öyle uykumuz geldi ki başka türlü ayakta duramıyoruz!" gibi anlamlar içerdiğini düşündüğüm bu kahve kalk git kahvesi şakasıyla misafirlere sunulur.

Velhasız kavenin hayatımızdaki işlevleri saymakla bitmez; kahvehane kültürüne, bir kahve içmeye davet etmelere hiç girmedim bile henüz. Sırf roman gibi blog yazmamak adına tutuyorum kendimi, elim ayağım titriyor aslında yazayım diye :)

Kahveler ister köpüklü olsun ister köpüksüz, yeter ki neşemiz yerinde olsun.

Hepimizin bildiği gibi, kahve bahane :)

1 yorum:

  1. Kahve başlı başına bir kültür, her toplumda az çok kendinde yer bulmuş bir içecek. Sunuş tarzıyla, pişirilişiyle, toplumları bu kadar iyi yansıtan başka bir içecek yoktur herhalde...Türk kahvesi, Filistin kahvesi, Arap havesi, Yunan kahvesi, Mısır kahvesi, Peru kahvesi, Kolombiya kahvesi ve niceleri hepsi aynı ama aynı zamanda özgün...

    YanıtlaSil

31 Ocak 2013 Perşembe

Türk Kültüründe Kahve


Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır bu topraklarda.

Sohbetin, dostluğun, kimi zaman saygının, kimi zaman misafirperverliğin simgesi olan Türk kahvesinin Türk-Osmanlı kültürüne girişi 1500'lü yıllara dayanır. Muhteşem Süleyman'ın Yemen valisi Özdemir Paşa Yemen'den saraya getirir kahveyi. Saray mutfağında yeni bir usulle pişirilmeye başlanan kahve Türk kahvesi adını alır. Güğüm ve cezvelerde pişirilen kahve lokum, su, şerbet gibi lezzetlerle sunurulur.

Sarayda kahve o kadar tutulur ki "kahvecibaşı" diye bir lakap oluşur, 40'ın üzerinde kişiden oluşan ekip en mükemmel kahveyi hazırlamak ve sunmak için uğraşır durur. Cariyelere Türk kahvesi pişirmenin incelikleri öğretilir. Saraydan önce konaklara, sonra kahvehanelere ve sıradan halkın evlerine giren kahve bugüne kadar öneminden hiçbir şey kaybetmeden ulaşır.

Türk kültüründe kahve bir içecekten çok daha fazlasıdır. Öyle ki Türk kahvesi deyince bazılarının aklına içecekten bambaşka şeyler gelebilir; fal, kıraathane, kız isteme gibi...

Geçen sene katıldığım bir workshopta çeşitli ürünlerin asıl fonksiyonları dışındaki fonksiyonlarını incelemiştik. İnceleme konularımızdan biri de Türk kahvesiydi. Tahmin edileceği gibi "Türk kahvesi ne işe yarar?" sorusunun cevabı "bir içecek"ten çok daha fazlasıydı.

workshop Türk kahvesi analizi

Çok kısık ateşte, tercihen közde yavaş yavaş pişirilen Türk kahvesi geleneksel Türk kahvesi fincanında sunulur. Genelde porselenden yapılmış fincan saplı ya da sapsız olabilir. Sapsız fincanlar bakır vb. malzemeden yapılmış fincan zarflarında sunulur, ki bu zarflar başlı başına birer sanat eseridir.



Türk kahvesi zarf-tabak

antika fincan zarfları
Kahve sunumunun ana objeleri fincan, fincan zarfı, fincan tabağı, lokumluk, su bardağı ve servis tepsisidir. Bu öğelerin her biri kendi içinde o kadar geniş ve yapılmış o kadar güzel örnekler var ki, belki ilerde ayrı başlıklar olarak yayınlayacağım :)

Şimdi daha çok Türk kahvesinin günlük hayatımızdaki yerinden bahsetmek istiyorum.
Günün ilk kahvesi genelde kahvaltı ile öğle yemeği arasında içilir. Bunu kahve-altı:kahvaltı kelimesinden de rahatça çıkarabiliyoruz. Başlı başına bir keyif olarak görülen Türk kahvesi aslında gün içinde kendimize verdiğimiz bir mola ve küçük bir hediyedir.

Bazen de Türk kahvesinin keyfi içildikten sonra başlar, fallar kapatılır :) Fala bakan "3 vakte kadar şöyle şeyler olacak, aaa senin yüreğin kabarmış, yılan var burda senin düşmanların var kıskanıyorlar çekemiyorlar." gibi şeyler söyler, fal baktıran da "Doğru doğruu biliyorum ben o sinsinin kim olduğunu" diyerek falcıyı onaylar. Herkes eğlenir.


Bu topraklarda fala inanılmaz, falsız da kalınmaz.

Türk kahvesinin vazgeçilmez olduğu bir alansa kız isteme merasimleridir. "Bakalım kızımız kahveyi köpüklü yapabiliyor mu, marifetli mi benim oğluşuma bakabilir mi?" diye düşünen oğlanın annesinin içini ferahlatmak için Türk kahvesi pişirilir, gelin adayı servisini yapar. Burada kritik nokta damat adayının kahvesine atılacak tuzdur. Eğer damat tuzlu kahveyi gıkını çıkarmadan içerse sınavı geçer, adam olacak çocuktur kendisi. Yok "Bu ne yaa içmem ben bunu!" derse huysuz adam çekilmez diye düşünülür ve kapı dışarı edilir.

kızınızı oğlumuza

Vee gelelim kahvenin çok bilinmeyen başka bir işlevine. "Kalk git kahvesi" der annem bu kahveye, akşam oturmasına gelen misafirler oturup kaldıysa ve yakında gideceklerine dair de bir belirti yoksa, evsahiplerinin de uyku başına vurmaya başladıysa "E hadi birer kahve içelim." der ve hemen mutfağa koşturur. Alttan alta "Kahve içelim de uykumuz kaçsın yani öyle uykumuz geldi ki başka türlü ayakta duramıyoruz!" gibi anlamlar içerdiğini düşündüğüm bu kahve kalk git kahvesi şakasıyla misafirlere sunulur.

Velhasız kavenin hayatımızdaki işlevleri saymakla bitmez; kahvehane kültürüne, bir kahve içmeye davet etmelere hiç girmedim bile henüz. Sırf roman gibi blog yazmamak adına tutuyorum kendimi, elim ayağım titriyor aslında yazayım diye :)

Kahveler ister köpüklü olsun ister köpüksüz, yeter ki neşemiz yerinde olsun.

Hepimizin bildiği gibi, kahve bahane :)

1 yorum:

  1. Kahve başlı başına bir kültür, her toplumda az çok kendinde yer bulmuş bir içecek. Sunuş tarzıyla, pişirilişiyle, toplumları bu kadar iyi yansıtan başka bir içecek yoktur herhalde...Türk kahvesi, Filistin kahvesi, Arap havesi, Yunan kahvesi, Mısır kahvesi, Peru kahvesi, Kolombiya kahvesi ve niceleri hepsi aynı ama aynı zamanda özgün...

    YanıtlaSil