27 Mart 2013 Çarşamba

"NASA: A Human Adventure" Sergisi

Bugünlerde Marmara Forum'da uzay meraklıları için süper bir sergi varmış.
Sergide NASA koleksiyonuna ait, uzay yolculuklarında kullanılmış nesneler, araştırmalarda kullanılan teknolojik donanımdan parçalar, uzay araştırmalarında gelinen nokta ile tarihi, ilk ay seyahati gibi önemli olaylardan kesitler sergileniyor. Beni en heyecanlandıran kısımlardan biriyse uzaya fırlatılma deneyimini anlık olarak yaşayabileceğimiz bir simülasyon barındırıyor olması!

Biletler buradan

16 Mart 2013 Cumartesi

Tiyatro - Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni


" Ne güzel şey hatırlamak seni : 
ölüm ve zafer haberleri içinden, 
hapiste 
ve yaşım kırkı geçmiş iken... "


Ne zamandır gitmek istiyordum sonunda başardım.

" Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni " Nazım Hikmet şiirlerinin tiyatral bir anlatımla sunulduğu bir şiir gösterisi. Oyunda erkek oyuncu Nazım Hikmet'i kadın oyuncu sevgililerini seslendiriyor. Şiirler okunurken ve oynanırken bir de çellist oyunculara eşlik ediyor.

Başlangıç biraz garip, koltuğunuza oturuyorsunuz, sahnede bir adam masasında oturuyor. Makyajını tazeliyor, üstünü başını düzeltiyor. Şeffaf.

Oyuncular Metin Bilgin ve Hümay Güldağ Bilgin.
Yaklaşık bir saat süren oyun tek perdeden oluşuyor. Kadın oyuncunun vurgularını yer yer aşırı dramatik buldum, bu da bendeki gerçeklik duygusunu azalttı. Bilmiyorum herkes öyle mi düşünmüştür.
Yine de Nazım Hikmet'i seven, biraz bilen, bilmeyen herkes gitmeli diye düşünüyorum.
Aşk ve isyanın, umudun, direnmenin, inadına yaşamanın, daha insanca bir hayatın hayallerini kuran Nazım Hikmet'in şiirlerini ustalardan dinlemek güzel bir his.

" Bizi esir ettiler,
  Bizi hapse attılar
         beni duvarların içinde
               seni duvarların dışında..."

Herkese iyi seyirler!






13 Mart 2013 Çarşamba

Mamma Mia! Kahve Tarifleri vol2 - Dondurmalı Buzlu Latte

Bu aralar depresyonlardaydım. İşsiz olmam ve bunun değişecek gibi görünmemesi beni tahminimden çok yıprattı. İnsanların aylarca iş arayıp nasıl hayata küstüklerini anladım bu süreçte. Öyle bir süreç ki özgüveni en yüksek insanları bile kendinden tiksinen çok başarısız ezik falan olduğunu düşünen insanlara dönüştürebilir. Dün de bu moral bozukluğuyla ağlaya sızlana uyumuştum.

Bu sabah uyandım, baktım hava mis, güneşli sıcak. Neşem pek bir yerine geldi.
Hatta bir ara "Şort ve terlik giyme sezonunu açsam mı?" diye bile düşündüm. Ki bu sezonu açmak benim için 40 gün 40 gece kutlanasıdır. Beni tanıyanlar bu ikiliye beslediğim sevgiyi bilirler :)

Hazır bana yaz gelmişken sezonun ilk soğuk kahvesini de yapayım dedim.



Bu kahveyi hazırlarken önce klasik espressomuzu hazırlıyoruz. Ben büyük bardakta hazırladığım her kahve için double espresso hazırlıyorum.
Espressoya kullanıyorsak şeker ekleyip buzdolabına koyuyoruz.

Sonra büyükçe bir bardağa yarısına kadar buz dolduruyoruz. Buz kırıcınız shakerınız falan varsa ne mutlu size, çok daha süperli kahveler hazırlayabilirsiniz o zaman :)

Buzun üzerine soğuk sütü ekledikten sonra çok az miktarda sütü süt köpürtücüsüyle köpürtüyoruz. Bu bir kenarda bekliyor.

Bu arada buzdolabına koyduğumuz espressoyu sütün üzerine ekliyoruz. Çok soğumuş olması gerekmiyor, çünkü zaten birkaç dakika içinde soğuyor buzlu süte ekleyince.

Bu karışımın üzerine önce süt köpüğünü ekliyoruz.
Vee onun üzerine de bu kahvenin can alıcı noktası olan dondurma ekleniyor :)

Nefis kahveniz hazır, yaz boyunca bol bol keyfini çıkarabilirsiniz.

Ama eşi dostu kahveye ortak etmeyi de unutmayalım; çünkü bilirsiniz, kahve bahane!


6 Mart 2013 Çarşamba

Kitap Sevmek, Biriktirmek

Okumayı öğrendiğim andan itibaren ne bulursam okumaya başladım. Her türlü bilgiye açtım, her kitap başka bir dünyaydı.

Yatma saatim gelince gece lambamın ışığında saatlerce okurdum. Annem gelir ışığı kapatırdı, o gidince biraz bekler yine ışığı açıp okumaya devam ederdim.
İlkokul birin ilk dönemini çok küçük bir okulda okudum. Her sınıftan birer şube vardı. 1'ler 2'ler 3'ler... Okulda kalorifer yoktu, sabah ilk dersler soba kendini ısıtana kadar titrerdik. Her sınıfta da bir kitaplık vardı. 20-30 kadar kitap vardı sanırım her kitaplıkta. Okumayı söktüğümde o heyecanla 1. 2. ve 3. sınıf kitaplıklarını bitirmiştim hemen. Sonra okulun yetersizliğinden dolayı başka yere taşındık, daha büyük bir okula kayıt oldum. Annem il kütüphanesine kayıt ettirdi beni. Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesi :)

Asıl heyecan o zaman başladı. Dünyalar kadar kitap vardı bence orada. Her hafta maksimum beş kitap alma hakkı vardı üyelerin. Kitapların arka kapağındaki cepte karton bir künyesi olurdu kitapların, kütüphane görevlisi bu künyeyi alır, üyenin ödünç kitap cebine koyardı. Kütüphaneye her gittiğimde heyecanlanırdım, bu sefer hangi kitapları alsam diye. Kütüphanedeki kitapların mukavva ciltlerini hala özlüyorum, başka bir zevki vardı o yıpranmış kitapları okumanın.

Bazı kitaplar da çok yıpranmış olurdu mesela, yazıların altı kurşun kalemle çizilmiş olurdu, sayfaları buruşuktu... Kitapları alır, eve götürür, kurşun kalem izlerini silerdim. Her kitap benim için çok değerliydi. Ve kitaplara verdiğim değer hiç değişmedi.

Kitap almaya nasıl başladım bilmiyorum.
Bir doğum günümde annem beni kırtasiyeye götürmüştü, istediğim kitabı seçmemi söyledi, Moby Dick'i seçtim, sanırım kitaplığımın ilk bilinçli üyesiydi. Sonra başka bir zamanda da Balonda Beş Hafta'yı vermişti bana bir paketin içinde :)

Zamanla kitap okumak kadar biriktirmek de bir tutku oldu benim için. Okuduğum kitapların rafta durması, her an görebiliyor olmanın hazzı da başkaydı. O günlerden bu zamana kadar yüzlerce kitabım oldu raflarımda.  Bazı kitapları sırf benim olsun diye aldım, belki doğru olmasa da. Bazı kitapların çeşitli versiyonlarını aldım, çeşitli dillerini hatta. Kitaplarımı ödünç verirken hep içim gitti, paylaşmanın daha önemli olduğunu bilsem de. Hiç kitap biriktirmemiş insanlara ödünç vermemeye çalıştım, kitabıma zarar verme ihtimalleri daha yüksek diye düşünerek. Bazen obsesifleştim, kitap verdiğim insanları not aldım, geri vermeleri için darladım :) Bir ajandada tüm kitaplarımı alfabetik olarak arşivlemeyi denedim, fena da olmadı.

Sonra online bir arşiv oluşturma fikri geldi aklıma. Hem kitaplar üzerine konuşmak için, hem kendime hatırlatmak için.  "Kitaplar" kategorisini an itibariyle açıyorum böylece.
Bu kitaplardan ödünç isterseniz bilmem ne yaparım, içim gide gide veririm herhalde, bıktırana kadar da geri isterim :)



Cemil Meriç'ten bir alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum :)
"Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar."
İyi okumalar :)





Tadı Damağında: Yemek ve Sinema




Bugünlerde Pera Müzesi'nde ilginç bir film seçkisi var.
2-17 Mart 2013 arası Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle gösterilen gastronomi temalı film serisinin adı: Tadı Damağında: Yemek ve Sinema


Pera Müzesi OditoryumuMeşrutiyet Cad. No: 65, Tepebaşı
Tel: (212) 334 99 00
Gösterim ücreti: Pera Film gösterimleri indirimli müze giriş biletiyle izlenebilir. Filmler Türkçe altyazılıdır.




Gösterim Programı  / Screening Schedule 

2 Mart / March

Cumartesi / Saturday
15:00  Çocuklarımız Bizi Suçlayacak / Food Beware: The French Organic Revolution
19:00  Bostanda Savaş ve Barış / War and Piece in the Kitchen Garden


3 Mart / MarchPazar / Sunday
15:00  Monsanto’nın Dünyası / The World According to Monsanto


6 Mart / MarchÇarşamba / Wednesday
19:00  Çocuklarımız Bizi Suçlayacak / Food Beware: The French Organic Revolution


9 Mart / MarchCumartesi / Saturday
14:00  Monsanto’nın Dünyası / The World According to Monsanto
16:00  Bostanda Savaş ve Barış / War and Piece in the Kitchen Garden
18:00  Pierre Gagnaire  / Inventing Cuisine: Pierre Gagnaire
19:00  Sarayın Tadları / Haute Cuisine 


10 Mart / MarchPazar / Sunday
14:00  Sarayın Tadları / Haute Cuisine
16:00  İsimsiz Duygusallar / Romantics Anonymous
18:00  Bras’lar Arasında / Entre les Bras 


13 Mart / MarchÇarşamba / Wednesday
19:00  Bras’lar Arasında / Entre les Bras


14 Mart / MarchPerşembe / Thursday
19:00  Bir Tat Meselesi / A Matter of Taste


16 Mart / MarchCumartesi / Saturday
14:00  Pierre Gagnaire  / Inventing Cuisine: Pierre Gagnaire
15:30  Bir Tat Meselesi / A Matter of Taste


17 Mart / MarchPazar / Sunday
14:00  İsimsiz Duygusallar / Romantics Anonymous


Detaylı bilgi için buraya!

Kahve Çekirdekleri - Özellikleri



Dün Starbucks'tan hakkında hiçbir şey bilmeden aldığım kahvenin kokusu ve tadı o kadar garip geldi ki, kahve çekirdeklerini az çok öğrenme zorunluluğu hissettim!



Aldığım kahve şuydu: 
                                                                                         
"Yumuşak bir asitliğe (keskinliğe) ve yoğun, meyveli tatlılığını tamamlayan kuvvetli çiçeksi aromalara sahip bir kahvedir. Limon ve turunçgiller tamamlayıcı lezzetleridir."
şeklinde bir açıklama yapmışlar altına da.
Benim damak tadıma hiç uymadı, yine de alıp denenebilir, aroması ilginç.


Gelelim kahve çekirdekleriyle ilgili topladığım bilgilere.
Kahve çekirdekleri yetiştikleri coğrafyaya göre farklı özelliklere sahip. Yetiştikleri yerin havasına, suyuna, toprağına göre kahve çekirdekleri de farklı karakteristik özellikler gösteriyor.

Biraz daha profesyonel yaklaşırsak, kahve çekirdekleri karakterlerinde 3 öğe barındırıyor.
-Gövde
-Aroma (koku/tatsal koku)
-Asit oranı

-Gövde: Kahveyi içerken dilimizi hafifçe damağımıza sürttüğümüzde aldığımız tat bize kahvenin gövdesi hakkında fikir verebilir. Bu özin ellik aslında kahvenin yoğunluğu/özlüğü ile ilgidir. Örneğin sulu bir tat hissedilen kahve "low body"dir. Türkçesine hafif/düşük gövde falan diyebiliriz herhalde. Hatta gövde yerine kıvam da diyebiliriz.
-Aroma: Kahvenin kokusu ile ilgilidir. Fındıksı, maltımsı, meyvemsi gibi.
-Asit oranı: Yüksek asidite kötü tat, düşük asidite tatsızlık sebebidir! 

Gelelim yöresel kahve çekirdeklerine.

Mexica : 
Düşük gövdeli, sütlü çikolata, karamelimsi 

Guatemala: 

Antigua olanları iyi gövde, baharatlı, tütsümsü Huehue olanları çiçekimsi ve margarinimsi koku 

Costa Rica: 

Tarrazu olanı turunçgiller, fındıkımsı, yüksek gövde 

Nicaragua: 

Diğerleri ile kıyaslandığında asidi daha düşük, armut ve vanilya tadı alınabiliyor, daha yüksek kavrulursa çikolata'ya dönüşür. 

Brezilya : 

Düşük asit, kremimsi bir gövde, sütlü çikolata ve kiraz kokuları alınabilir. 

Peru : 

Asitli, tatlı, gövde yüksek, karamel kokusu. 

Jamaica : 

Dünyanın en kaliteli (ve pahalı) kahvelerinden biri burada yetişiyor (Blue Mountain yöresi), olgun bir tatlılığa sahip. 

Hawai: 

Meyvemsi ve vanilya.

Kenya: 

Turunçgiller, Frenk üzümü, baharat, şarabımsı kokusu alınır, yüksek asitli ve yüksek gövdeli kahvelerdir. 

Ethiopia (Habeşistan): 

Harar bölgesi : Böğürtlen, kayısı, çikolata, deri, şarabımsı.

Yirgacheffe bölgesi : 

Yoğun çiçeğimsi, turunçgiller ve yeşil çayımsı. 

Yemen : 

Şarabımsı, brendy tatları. Yüksek gövde. 

Endonezya: 

Sumatra: düşük asit, yüksek gövde, tatlı, toprağımsı, mantarımsı, çikolatamsı. 

Sulawesi: 

Egzotik baharat, yoğun bir meyve kokusu, kavurma oranı artırıldıkça çikolatamsı. 

1 Mart 2013 Cuma

Hepimizin Biraz İlhama İhtiyacı Var! vol1 - Zürafa

Gezegenimizdeki karada yaşayan en uzun hayvan olan zürafa acaba sadece bana mı neşe, ilham ve umut veriyor!
Boyları 4-5 metre civarında olan zürafalar çok ilginç şeyler aslında.
Mesela, ses telleri yok!
Kafalarına da kan gitmesi için çok büyük bir kalpleri var, malum kafa-kalp arası mesafe uzun.
Büyük hayvanların ömrü uzun gibi gelirdi bana, filler mesela; ama zürafaların ömrü 25-30 yıl :(

Gelelim sabah sabah bize ilham verebilecek bazı görsellere.



          




            
           

    



27 Mart 2013 Çarşamba

"NASA: A Human Adventure" Sergisi

Bugünlerde Marmara Forum'da uzay meraklıları için süper bir sergi varmış.
Sergide NASA koleksiyonuna ait, uzay yolculuklarında kullanılmış nesneler, araştırmalarda kullanılan teknolojik donanımdan parçalar, uzay araştırmalarında gelinen nokta ile tarihi, ilk ay seyahati gibi önemli olaylardan kesitler sergileniyor. Beni en heyecanlandıran kısımlardan biriyse uzaya fırlatılma deneyimini anlık olarak yaşayabileceğimiz bir simülasyon barındırıyor olması!

Biletler buradan

16 Mart 2013 Cumartesi

Tiyatro - Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni


" Ne güzel şey hatırlamak seni : 
ölüm ve zafer haberleri içinden, 
hapiste 
ve yaşım kırkı geçmiş iken... "


Ne zamandır gitmek istiyordum sonunda başardım.

" Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni " Nazım Hikmet şiirlerinin tiyatral bir anlatımla sunulduğu bir şiir gösterisi. Oyunda erkek oyuncu Nazım Hikmet'i kadın oyuncu sevgililerini seslendiriyor. Şiirler okunurken ve oynanırken bir de çellist oyunculara eşlik ediyor.

Başlangıç biraz garip, koltuğunuza oturuyorsunuz, sahnede bir adam masasında oturuyor. Makyajını tazeliyor, üstünü başını düzeltiyor. Şeffaf.

Oyuncular Metin Bilgin ve Hümay Güldağ Bilgin.
Yaklaşık bir saat süren oyun tek perdeden oluşuyor. Kadın oyuncunun vurgularını yer yer aşırı dramatik buldum, bu da bendeki gerçeklik duygusunu azalttı. Bilmiyorum herkes öyle mi düşünmüştür.
Yine de Nazım Hikmet'i seven, biraz bilen, bilmeyen herkes gitmeli diye düşünüyorum.
Aşk ve isyanın, umudun, direnmenin, inadına yaşamanın, daha insanca bir hayatın hayallerini kuran Nazım Hikmet'in şiirlerini ustalardan dinlemek güzel bir his.

" Bizi esir ettiler,
  Bizi hapse attılar
         beni duvarların içinde
               seni duvarların dışında..."

Herkese iyi seyirler!






13 Mart 2013 Çarşamba

Mamma Mia! Kahve Tarifleri vol2 - Dondurmalı Buzlu Latte

Bu aralar depresyonlardaydım. İşsiz olmam ve bunun değişecek gibi görünmemesi beni tahminimden çok yıprattı. İnsanların aylarca iş arayıp nasıl hayata küstüklerini anladım bu süreçte. Öyle bir süreç ki özgüveni en yüksek insanları bile kendinden tiksinen çok başarısız ezik falan olduğunu düşünen insanlara dönüştürebilir. Dün de bu moral bozukluğuyla ağlaya sızlana uyumuştum.

Bu sabah uyandım, baktım hava mis, güneşli sıcak. Neşem pek bir yerine geldi.
Hatta bir ara "Şort ve terlik giyme sezonunu açsam mı?" diye bile düşündüm. Ki bu sezonu açmak benim için 40 gün 40 gece kutlanasıdır. Beni tanıyanlar bu ikiliye beslediğim sevgiyi bilirler :)

Hazır bana yaz gelmişken sezonun ilk soğuk kahvesini de yapayım dedim.



Bu kahveyi hazırlarken önce klasik espressomuzu hazırlıyoruz. Ben büyük bardakta hazırladığım her kahve için double espresso hazırlıyorum.
Espressoya kullanıyorsak şeker ekleyip buzdolabına koyuyoruz.

Sonra büyükçe bir bardağa yarısına kadar buz dolduruyoruz. Buz kırıcınız shakerınız falan varsa ne mutlu size, çok daha süperli kahveler hazırlayabilirsiniz o zaman :)

Buzun üzerine soğuk sütü ekledikten sonra çok az miktarda sütü süt köpürtücüsüyle köpürtüyoruz. Bu bir kenarda bekliyor.

Bu arada buzdolabına koyduğumuz espressoyu sütün üzerine ekliyoruz. Çok soğumuş olması gerekmiyor, çünkü zaten birkaç dakika içinde soğuyor buzlu süte ekleyince.

Bu karışımın üzerine önce süt köpüğünü ekliyoruz.
Vee onun üzerine de bu kahvenin can alıcı noktası olan dondurma ekleniyor :)

Nefis kahveniz hazır, yaz boyunca bol bol keyfini çıkarabilirsiniz.

Ama eşi dostu kahveye ortak etmeyi de unutmayalım; çünkü bilirsiniz, kahve bahane!


6 Mart 2013 Çarşamba

Kitap Sevmek, Biriktirmek

Okumayı öğrendiğim andan itibaren ne bulursam okumaya başladım. Her türlü bilgiye açtım, her kitap başka bir dünyaydı.

Yatma saatim gelince gece lambamın ışığında saatlerce okurdum. Annem gelir ışığı kapatırdı, o gidince biraz bekler yine ışığı açıp okumaya devam ederdim.
İlkokul birin ilk dönemini çok küçük bir okulda okudum. Her sınıftan birer şube vardı. 1'ler 2'ler 3'ler... Okulda kalorifer yoktu, sabah ilk dersler soba kendini ısıtana kadar titrerdik. Her sınıfta da bir kitaplık vardı. 20-30 kadar kitap vardı sanırım her kitaplıkta. Okumayı söktüğümde o heyecanla 1. 2. ve 3. sınıf kitaplıklarını bitirmiştim hemen. Sonra okulun yetersizliğinden dolayı başka yere taşındık, daha büyük bir okula kayıt oldum. Annem il kütüphanesine kayıt ettirdi beni. Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesi :)

Asıl heyecan o zaman başladı. Dünyalar kadar kitap vardı bence orada. Her hafta maksimum beş kitap alma hakkı vardı üyelerin. Kitapların arka kapağındaki cepte karton bir künyesi olurdu kitapların, kütüphane görevlisi bu künyeyi alır, üyenin ödünç kitap cebine koyardı. Kütüphaneye her gittiğimde heyecanlanırdım, bu sefer hangi kitapları alsam diye. Kütüphanedeki kitapların mukavva ciltlerini hala özlüyorum, başka bir zevki vardı o yıpranmış kitapları okumanın.

Bazı kitaplar da çok yıpranmış olurdu mesela, yazıların altı kurşun kalemle çizilmiş olurdu, sayfaları buruşuktu... Kitapları alır, eve götürür, kurşun kalem izlerini silerdim. Her kitap benim için çok değerliydi. Ve kitaplara verdiğim değer hiç değişmedi.

Kitap almaya nasıl başladım bilmiyorum.
Bir doğum günümde annem beni kırtasiyeye götürmüştü, istediğim kitabı seçmemi söyledi, Moby Dick'i seçtim, sanırım kitaplığımın ilk bilinçli üyesiydi. Sonra başka bir zamanda da Balonda Beş Hafta'yı vermişti bana bir paketin içinde :)

Zamanla kitap okumak kadar biriktirmek de bir tutku oldu benim için. Okuduğum kitapların rafta durması, her an görebiliyor olmanın hazzı da başkaydı. O günlerden bu zamana kadar yüzlerce kitabım oldu raflarımda.  Bazı kitapları sırf benim olsun diye aldım, belki doğru olmasa da. Bazı kitapların çeşitli versiyonlarını aldım, çeşitli dillerini hatta. Kitaplarımı ödünç verirken hep içim gitti, paylaşmanın daha önemli olduğunu bilsem de. Hiç kitap biriktirmemiş insanlara ödünç vermemeye çalıştım, kitabıma zarar verme ihtimalleri daha yüksek diye düşünerek. Bazen obsesifleştim, kitap verdiğim insanları not aldım, geri vermeleri için darladım :) Bir ajandada tüm kitaplarımı alfabetik olarak arşivlemeyi denedim, fena da olmadı.

Sonra online bir arşiv oluşturma fikri geldi aklıma. Hem kitaplar üzerine konuşmak için, hem kendime hatırlatmak için.  "Kitaplar" kategorisini an itibariyle açıyorum böylece.
Bu kitaplardan ödünç isterseniz bilmem ne yaparım, içim gide gide veririm herhalde, bıktırana kadar da geri isterim :)



Cemil Meriç'ten bir alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum :)
"Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar."
İyi okumalar :)





Tadı Damağında: Yemek ve Sinema




Bugünlerde Pera Müzesi'nde ilginç bir film seçkisi var.
2-17 Mart 2013 arası Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle gösterilen gastronomi temalı film serisinin adı: Tadı Damağında: Yemek ve Sinema


Pera Müzesi OditoryumuMeşrutiyet Cad. No: 65, Tepebaşı
Tel: (212) 334 99 00
Gösterim ücreti: Pera Film gösterimleri indirimli müze giriş biletiyle izlenebilir. Filmler Türkçe altyazılıdır.




Gösterim Programı  / Screening Schedule 

2 Mart / March

Cumartesi / Saturday
15:00  Çocuklarımız Bizi Suçlayacak / Food Beware: The French Organic Revolution
19:00  Bostanda Savaş ve Barış / War and Piece in the Kitchen Garden


3 Mart / MarchPazar / Sunday
15:00  Monsanto’nın Dünyası / The World According to Monsanto


6 Mart / MarchÇarşamba / Wednesday
19:00  Çocuklarımız Bizi Suçlayacak / Food Beware: The French Organic Revolution


9 Mart / MarchCumartesi / Saturday
14:00  Monsanto’nın Dünyası / The World According to Monsanto
16:00  Bostanda Savaş ve Barış / War and Piece in the Kitchen Garden
18:00  Pierre Gagnaire  / Inventing Cuisine: Pierre Gagnaire
19:00  Sarayın Tadları / Haute Cuisine 


10 Mart / MarchPazar / Sunday
14:00  Sarayın Tadları / Haute Cuisine
16:00  İsimsiz Duygusallar / Romantics Anonymous
18:00  Bras’lar Arasında / Entre les Bras 


13 Mart / MarchÇarşamba / Wednesday
19:00  Bras’lar Arasında / Entre les Bras


14 Mart / MarchPerşembe / Thursday
19:00  Bir Tat Meselesi / A Matter of Taste


16 Mart / MarchCumartesi / Saturday
14:00  Pierre Gagnaire  / Inventing Cuisine: Pierre Gagnaire
15:30  Bir Tat Meselesi / A Matter of Taste


17 Mart / MarchPazar / Sunday
14:00  İsimsiz Duygusallar / Romantics Anonymous


Detaylı bilgi için buraya!

Kahve Çekirdekleri - Özellikleri



Dün Starbucks'tan hakkında hiçbir şey bilmeden aldığım kahvenin kokusu ve tadı o kadar garip geldi ki, kahve çekirdeklerini az çok öğrenme zorunluluğu hissettim!



Aldığım kahve şuydu: 
                                                                                         
"Yumuşak bir asitliğe (keskinliğe) ve yoğun, meyveli tatlılığını tamamlayan kuvvetli çiçeksi aromalara sahip bir kahvedir. Limon ve turunçgiller tamamlayıcı lezzetleridir."
şeklinde bir açıklama yapmışlar altına da.
Benim damak tadıma hiç uymadı, yine de alıp denenebilir, aroması ilginç.


Gelelim kahve çekirdekleriyle ilgili topladığım bilgilere.
Kahve çekirdekleri yetiştikleri coğrafyaya göre farklı özelliklere sahip. Yetiştikleri yerin havasına, suyuna, toprağına göre kahve çekirdekleri de farklı karakteristik özellikler gösteriyor.

Biraz daha profesyonel yaklaşırsak, kahve çekirdekleri karakterlerinde 3 öğe barındırıyor.
-Gövde
-Aroma (koku/tatsal koku)
-Asit oranı

-Gövde: Kahveyi içerken dilimizi hafifçe damağımıza sürttüğümüzde aldığımız tat bize kahvenin gövdesi hakkında fikir verebilir. Bu özin ellik aslında kahvenin yoğunluğu/özlüğü ile ilgidir. Örneğin sulu bir tat hissedilen kahve "low body"dir. Türkçesine hafif/düşük gövde falan diyebiliriz herhalde. Hatta gövde yerine kıvam da diyebiliriz.
-Aroma: Kahvenin kokusu ile ilgilidir. Fındıksı, maltımsı, meyvemsi gibi.
-Asit oranı: Yüksek asidite kötü tat, düşük asidite tatsızlık sebebidir! 

Gelelim yöresel kahve çekirdeklerine.

Mexica : 
Düşük gövdeli, sütlü çikolata, karamelimsi 

Guatemala: 

Antigua olanları iyi gövde, baharatlı, tütsümsü Huehue olanları çiçekimsi ve margarinimsi koku 

Costa Rica: 

Tarrazu olanı turunçgiller, fındıkımsı, yüksek gövde 

Nicaragua: 

Diğerleri ile kıyaslandığında asidi daha düşük, armut ve vanilya tadı alınabiliyor, daha yüksek kavrulursa çikolata'ya dönüşür. 

Brezilya : 

Düşük asit, kremimsi bir gövde, sütlü çikolata ve kiraz kokuları alınabilir. 

Peru : 

Asitli, tatlı, gövde yüksek, karamel kokusu. 

Jamaica : 

Dünyanın en kaliteli (ve pahalı) kahvelerinden biri burada yetişiyor (Blue Mountain yöresi), olgun bir tatlılığa sahip. 

Hawai: 

Meyvemsi ve vanilya.

Kenya: 

Turunçgiller, Frenk üzümü, baharat, şarabımsı kokusu alınır, yüksek asitli ve yüksek gövdeli kahvelerdir. 

Ethiopia (Habeşistan): 

Harar bölgesi : Böğürtlen, kayısı, çikolata, deri, şarabımsı.

Yirgacheffe bölgesi : 

Yoğun çiçeğimsi, turunçgiller ve yeşil çayımsı. 

Yemen : 

Şarabımsı, brendy tatları. Yüksek gövde. 

Endonezya: 

Sumatra: düşük asit, yüksek gövde, tatlı, toprağımsı, mantarımsı, çikolatamsı. 

Sulawesi: 

Egzotik baharat, yoğun bir meyve kokusu, kavurma oranı artırıldıkça çikolatamsı. 

1 Mart 2013 Cuma

Hepimizin Biraz İlhama İhtiyacı Var! vol1 - Zürafa

Gezegenimizdeki karada yaşayan en uzun hayvan olan zürafa acaba sadece bana mı neşe, ilham ve umut veriyor!
Boyları 4-5 metre civarında olan zürafalar çok ilginç şeyler aslında.
Mesela, ses telleri yok!
Kafalarına da kan gitmesi için çok büyük bir kalpleri var, malum kafa-kalp arası mesafe uzun.
Büyük hayvanların ömrü uzun gibi gelirdi bana, filler mesela; ama zürafaların ömrü 25-30 yıl :(

Gelelim sabah sabah bize ilham verebilecek bazı görsellere.